Dijitalizasyon ve gıda sistemlerinin güvenliği

 


    Yeni teknolojiler, sadece hassas tarım uygulamalarını yaygınlaştırmak için değil, gıda sistemindeki diğer sorunları ortadan kaldırmak için de kullanılabilmektedir.  Dijital takip sistemi sayesinde gıda tedarik zinciri yakından izlenebilmekte, darboğazlar ve olası zaman ve kaynak kayıpları ortadan kaldırılabilmektedir.

Mobil ağlar, yer gözlem uyduları, büyük veri ve yapay zeka uygulamaları hükümetlere gıda politikalarının sonuçlarını ölçme fırsatları sağlayabilmektedir (STM Thinktech, 2020b). Örneğin; dijital teknoloji yardımıyla gıda fiyatları yakından takip edilebilmektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi gıda fiyatlarındaki artış, Covid-19 krizinde görülebilmektedir. Bilginin şeffaf bir şekilde yayılmasının sağlanması, devletlerin gıda pazarını yönetmesini kolaylaştıracaktır. Bu kontrol, insanların panik alışveriş yapmasını engellerken, çiftçilerin akıllı üretim kararları vermesini sağlamaktadır.

 

Yeni teknolojiler sayesinde gıda üreticileri politika ve planlara göre yönlendirilebilmektedir. Ayrıca, dijital teknoloji, üreticilerin ürünlerini en uygun pazara zamanında ulaştırmasını kolaylaştırabilmektedir. Türkiye, Covid-19 pandemisinden en çok etkilenen ülkelerden biridir. Bu nedenle, salgını kontrol altına almak için kapsamlı sosyal mesafe önlemleri alınmaktadır. Öte yandan, ekonomik faaliyetlerin tamamen durdurulamaması adına karantina önlemlerinin bölgesel olarak alınarak, salgından en fazla etkilenebilecek kesimlere uygulanması gerekmektedir (Boztepe, 2020).

Gıda sektörü, Türkiye'nin en dinamik sektörüdür. Bu anlamda büyük şehirlerde gıda arzının kesintiye uğramaması için tedbirler alınmıştır. Örneğin; sosyal mesafe önlemleri nedeniyle restoranlar kapalı kaldığı dönemlerde kapıdan kapıya teslimat hizmetlerine izin verilmiştir. Temel gıda ihtiyaçlarını satan çoğu perakende satış noktası, sokağa çıkma yasağı günlerinde de hizmet vermektedir. Mevsimlik tarım işçilerinin çiftliklere ve işletmelere (tarla, bahçe ve seralar) erişebilmeleri ve bitkisel üretim faaliyetlerini kesintisiz sürdürebilmeleri için önlemler alınmıştır. Üreticilerin gübre, tohum ve zirai ilaç gibi tarımsal girdileri elde etmelerini ve piyasaya sürmelerini engelleyecek tedbirler alınacağı açıklanmıştır (T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı, 2020). Tarım ve Orman Bakanlığı, alınan tedbirlerle Türkiye'de salgın sırasında gıda sıkıntısı yaşanmadığını bildirmiştir (Duran, 2020). Covid-19 krizi Türkiye'nin kesintisiz gıda arzı anlamında büyük bir sorun oluşturmamıştır. Bununla birlikte, küresel gıda arzına dönük pek çok açıdan bazı zorluklar yaşanmıştır (STM Thinktech, 2020b). Türkiye'nin sürdürülebilir ve esnek bir gıda sistemine sahip olması için bazı adımların atılması gerekmektedir.

Türkiye ve Dünya Gıda ve Gıda Arzı Güvenliği Konferansı'nda bu alandaki öncelikler tartışılmış ve çözüm yolları adına öneriler bulunulmuştur (STM Thinktech, 2019). Bu toplantıda öne sürülen öneriler şunlardır; Türkiye'de gıda kaybı ve israfının azaltılması önemli bir ihtiyaçtır. Bu nedenle toplumda farkındalığın oluşturulması gerekmektedir. Tohum ve toprağın ekiminden gübre ve diğer malzemelerin kullanımına kadar kayıp ve israfı önlemek için önlemler alınmalıdır. En önemli katkı, dijital teknolojinin kullanılması olacaktır. Literatürde yapılan araştırmalara göre, tarımda dijitalleşmenin uygulanması sayesinde verimliliğin yüzde 10 oranında artabileceği öngörülmektedir.

Bu nedenle tarımsal kayıtların tutulması önemli bir faktör olarak görülmektedir. Veri saklama konusunda; desteklenebilmek için herkesin nereye,  ne ektiğini bildirmesi gerekmektedir. Gıda güvenliğini sağlamak için bir diğer önemli konu da kontrol mekanizmasının doğru çalışmasıdır.

Organik tarımda organik ürünler yerine organik alanlar oluşturmaya yönelik çabalar önemli katkı sağlayabilecek bir unsurdur. Genel olarak, Türkiye'de tarım küçülmektedir. Aslında kârlılığı son dönemde düştüğü için hızla vazgeçilen, terk edilen bir sektöre doğru dönüşmektedir. En büyük sorunlardan biri ise, yaşlanan nüfus ve gençlerin bu işe ilgi duymamasıdır. Sermaye eksikliği, küçük ve parçalanmış işletmeler hala çözülmemiş sorunlar olarak durmaktadır. Bu nedenle tarımda verimliliği artıran unsurlardan biri de teknoloji, teknolojik atılım ve verimliliği artıracak her türlü teknolojik girişimin desteklenmesidir.

Akıllı tarım veya organik tarım sağlamanın bir yolu, ne zaman ve nasıl üretileceğine ve neyin üretileceğine karar vermektir. Gereksiz pestisit ve gübre kullanımından ziyade teknolojinin faydalarından yararlanmak önemlidir. Türkiye'nin ekolojisi nedeniyle büyükbaş hayvancılık yerine küçükbaş yetiştiriciliğin desteklenmesi ve bu yönde bir geçiş yapılması faydalı olacaktır. İklim değişikliği nedeniyle giderek daha kurak hale gelmesi beklenen bir ülkede en iyi çözümlerden biri de mera yemi tüketecek hayvanların ekolojik ortamda üretilmesidir. Bunların başında küçükbaşlar gelmektedir.

Türkiye'deki en büyük sorunlardan biri de kullanılmayan tarım arazileri sorunudur. "Arazi entegrasyonu"na ek olarak "arazi edinimi" veya "arazi bankası" adı verilen başka bir sisteme de geçiş yapılabilmektedir. Türkiye, altyapısı eksik olduğu için bu sistemi henüz hayata geçirememiştir. Ancak büyük kapitalistler veya makineleşmiş tarım devreye girmeli ve atıl arazileri de kullanmalıdır. Bu anlamda "gıda bankası" sorunu çözümlerden sadece biridir. Bu, aynı zamanda teknolojik değişimi de şart koşan, teşvik eden önlemlerden biridir.

Türkiye’de tarım sektörü ile başlayan gıda zinciri, sektörel anlamda GSMH kapsamındaki payı azalsa da yine de öncelikli sektörler arasında yer almaktadır. Tarımsal alanda oluşan katma değerin GSMH içindeki ağırlığı, 2018 yılında yüzde 5,8’e gerilemiştir. Bu oran, 2019 yılında yüzde 6,1’e yükselmiştir. Ayrıca, tarım ve gıda sektörü Türkiye’nin dış ticaret fazlası veren sektörlerin başındadır. 2018 yılında tarım ve gıda ürünlerindeki ithalat, bir önceki değer olan 14 milyar dolar seviyesini korumuştur.  İhracat yüzde 4,8 artmış ve oran 17,2 milyar dolar ile tamamlanmıştır (T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 2019). İthalat hacminin yüksek olmasının nedeni gübre, zirai ilaç ve tohum gibi girdilerin çoğunun dışarıdan gelmesidir. İhracatta yüksek katma değerli kalemler görece düşük bir yüzdeye sahiptir. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın hedefi 2023 yılına kadar 40 milyar ABD doları ihracat gerçekleştirmektir (T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı, 2020b).

Tarım ve gıda sektörlerinin milli gelir içindeki payları azalsa da istihdam açısından önemi hala korunmaktadır. Tarım sektöründe 5,3 milyon kişi çalışmaktadır. Bu rakam, toplam istihdamın yüzde 18,4'lük kısmını oluşturmaktadır (T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 2019). Yiyecek ve içecek endüstrisinde, çalışanlar ise sektördeki toplam istihdamın yüzde 10-12'sini oluşturmakta; bu anlamda 43 binden fazla şirket faaliyet göstermektedir. Aşırı şirket sayısı, sektörün birçok küçük işletmeyi içerdiğini de göstermektedir (T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 2019).

Bu verilere rağmen Türkiye’de tarım ve gıda sektörlerinin birçok avantajı da var. Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle biyolojik çeşitliliğe katkı sağlayan farklı bir iklime ve bitki örtüsüne sahiptir.  Türkiye, ekilebilir arazi açısından dünyanın en avantajlı ülkelerinden biridir (The World Bank, 2020b). Türkiye, aynı zamanda 55 tarım ürününde dünyanın ilk 10 üreticisinden biridir. Bunlar arasında fındık, kiraz, kayısı, incir, ayva ve nar dünyada birinci sırada yer almaktadır (Anadolu Ajansı, 2018). Tarım ürünlerinin yüzde 70'i yerel gıda endüstrisi tarafından işlenebilir niteliktedir (T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 2019).

Bu avantajlar, Türkiye’nin gıda sisteminde önemli sorunlar oluşturmaktadır. Türkiye’nin potansiyeline rağmen gıda güvenliği açısından istenen seviyede olmaması büyük sorun oluşturmaktadır. Küresel Gıda Güvencesi Endeksi’nde ise ülkemiz 113 ülke arasında 41’inci sırada yer almaktadır. Bu endekse göre, gıda çeşitliği açısından ileri seviyede olan Türkiye, gıda kalitesi açısından, gıda üretimi ve verimliliği açısından fiyattaki istikrarı açısından hala istenen seviyede değildir (Global Food Security Index, 2020). Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından önerilen 2023 yılı 40 milyar ABD doları ihracat ve 150 milyar ABD doları üretim hedefine ulaşılmıştır (TÜSİAD, 2020). TÜSİAD'ın hazırladığı "Tarım ve Gıda 2020" raporuna göre tarımın katma değeri giderek azalmıştır.  Tarım ve gıda sektörleri, 2010 yılına kadar katma değerine göre 70 milyar ABD dolar seviyeye ulaşmıştır; ancak bundan sonra katma değer istikrarlı bir şekilde azalmış ve 44 milyar ABD dolare gerileşmiştir (TÜSİAD, 2020).

Türkiye'nin gıda üretim verimliliğinin stratejisi ve bütçesi konusu ise, Cumhurbaşkanlığı Yıllık Plan 2020'de ele alınmıştır (T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 2019). Tarım arazilerinin küçük parçalara bölünmesi, verimsizlik nedenlerinden biridir. Veraset haklarının devri ile arazinin verimli kullanılamaması, kırsal işgücünün azalması, tarım arazileri terk edilmiş veya nadasa bırakılmış olması başlıca nedenlerdendir (T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 2019). Arazi alanlarının daralması durumunda, yeterli kaynak ve fona sahip olmayan çiftçilerin uyguladığı tarım yöntemleri, verimliliği artırabilecek teknolojilerden de uzaktır. Ayrıca, kentleşme ve sanayileşme ise tarım arazileri üzerinde baskı oluşturmuştur.

Türk gıda fiyatlarındaki istikrarın istenen düzeye gelmemesinin nedeni ise, gıda tedarik zincirinin kesintiye uğramasıdır. Gıda sisteminin tedarik zinciri çok uzundur ve zincirin ara kademelerinde birçok aracı şirket faaliyet göstermektedir. Yiyecek taşıma ve depolama maliyetleri de bu ölçüde yükselmektedir (TÜSİAD, 2020).  Ayrıca, Türkiye'de modern tarım ve gıda üretimi uygulamalarının gelişmesini engelleyen bazı sorunlar da bulunmaktadır. Kırsal kesimdeki genç nüfus şehirlere göç ettikçe, tarımla uğraşan nüfus da hızla azalmakta ve yaş ortalaması büyümektedir. Kırsal nüfusun eğitim düzeyi düşüktür ve bu nispette ortak girişimlere ve üretici kooperatiflerine de katılım oranı düşüktür.

Öte yandan, iklim değişikliği Türk tarımı için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Bilimsel modellere göre, 2080 yılına kadar Türkiye'nin tarımsal üretimi iklim değişikliğinden etkilenecek ve üretim yüzde 15 oranında düşecektir (Yıldırım, 2019).

Türkiye, gıda arzına yönelik bu tehditlere yanıt olarak stratejiler oluşturmuş ve uygulamaya başlamıştır. Gıda tedarik zincirini güçlendirecek ve arz ve fiyat istikrarını sağlayacak önlemler de alınmıştır. Tarım üreticilerinin, sendikalarının ve aracı kurumlarının varlığı ve tescili, depolama ruhsatlarının verilmesini, lojistik altyapısının iyileştirilmesini, yaş meyve sebze tedarik zincirine yatırım yapılmasını, paketlemeyi, nakliyesini, depolamasını, perakende ve toptan satış piyasasının etkin işleyişini, modernizasyonunu gibi önemli kavramaları da beraberinde öne çıkarmıştır. Tarım arazilerinin etkin kullanımı içinde arazi kullanım planı oluşturulmuş ve toprak veri tabanı araştırması yapılmıştır (T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 2019).

Dünyaca ünlü Türk şef Ebru Baybara Demir’in gıda sürdürülebilirliği adına hayata geçirdiği ve İspanyol Basque Culinary Center tarafından düzenlenen ”Gastronominin ve Toplumun Dönüşümü” etkinliğinde sunduğu projeleri ile bu anlamda dikkatleri de üzerine çekmiştir. Koronavirüs salgını nedeniyle online olarak gerçekleşen etkinliğe; Brezilya, Venezuela, İspanya, Gana, İngiltere ve ABD'den sosyal gastronomi alanında uzmanlaşmış dünyanın önde gelen şefleri katılmıştır. Etkinlikte konuşan Ebru Baybara Demir, koronavirüs sürecinde daha da önem kazanan gıda sürdürülebilirliği ve erişilebilirliği konusundaki projelerini sunmuştur. Bu projelerde hedeflenen sonuç; tüketicide oluşan endişenin azalması ve dünyanın sürdürülebilirliği odaklı üretim tekniklerinin hayata geçirilmesidir. Gıdanın sürdürülebilir geleceği için çok etkili olan dijital tarım uygulamalarının hayata geçirilmesi de bu başlık altında oldukça önemlidir. 62 ülkeden binden fazla katılımcının izlediği etkinlikte Demir'in “Halep sabunu” projesi, koronavirüs döneminde üretim sürecini hızlandırarak hayata geçirilen örnek uygulamalardan biridir.

İspanya'nın San Sebastian kentindeki Basque Culinary Center tarafından her yıl düzenlenen etkinlik, koronavirüs kapsamında bu yıl ilk kez online olarak yapılmıştır. Koronavirüs ile daha da önemli hale gelen gıda tedarik zinciri konusu, tüm dünya ile birlikte Basque Clunay Center'ın gündeminde yer almıştır. Sosyal nitelikteki çalışmaları önceleyen "Toplumun gastronomi ile dönüşümü" adlı bu etkinlikte, dünyaca ünlü 7 şef, koronavirüs alanında bölgelerindeki dezavantajlı gruplara yönelik projelerini ve çalışmalarını detaylandırmıştır. Mardin'de yürütülen projelerde, çiftçileri düşük maliyetli tarım uygulamaları konusunda eğiterek üretime geri dönmeleri sağlanmış ve sürdürülebilir üretim tekniklerinin gıdanın geleceğinde etkili olduğu vurgulanmıştır. Bu projeler kapsamına “Sorgül” buğdayının yeniden canlandırılması projesi gıda sürdürülebilirliğinin yerel ürünler ile devamlılığı konusunda güzel bir örnek olarak nitelendirilebilir.

 

Türkiye gıda arzı,  güvenliği ve güvenilirliğini; kırsal kalkınmayı, toprağı, su kaynaklarını ve biyoçeşitliliği korumayı sağlamak için uzun yıllardır stratejik plan oluşturulmuştur. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın stratejik hedefleri dikkate alındığında, Türkiye'nin esnekliğini artıracak ve gıda güvenliğinin sürdürülebilirliğini sağlayacak bazı faaliyet, plan ve programların yakın gelecekte başlayacağı da anlaşılmaktadır. Girdilerde dışa bağımlılığı azaltmak için organik tarım uygulamalarının bu yönde şekillenmesi gerekmektedir. Kaliteli beslenmenin sağlanması adına bitkisel üretimin artırılacağı vurgulanmıştır. Temiz su kaynaklarındaki kirlenme ve kayıplara,  küresel ısınmaya, çevre kirliliği tehditlerine, çölleşmeye, erozyonla mücadeleye karşı ciddi önlemler alınması gerektiği sonucuna varılmıştır. Gıda fiyat istikrarının sağlanması ve kırsal alanların refahının artırılması için tarımsal bilgi sistemlerinin, kısaltılmış ve iyileştirilmiş gıda tedarik zincirlerinin geliştirileceği de böylelikle raporlanmıştır (T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı, 2020b).

 

Daha yeni Daha eski

نموذج الاتصال