Dirençli Gıda Sistemi




    Sürdürülebilir gıda üretimi, salgın hastalıkların ortaya çıkmasını engelleyecek ve bağışıklık sisteminin hastalık üzerindeki etkisini en aza indirecek şekilde gıda sistemini güçlendirmek için kullanılabilmektedir. Koronavirüs salgını nedeniyle dünya, tarihte nadir görülen bir gıda şokuyla karşı karşıya kalmıştır. SARS veya Orta Doğu Solunum Sendromu'nun gıda arzı üzerinde sınırlı etkisi vardır (Cgiar, 2020). 2014 Ebola salgını sırasında, Batı Afrika'da gıda fiyatları keskin bir şekilde yükselmiş; ancak küresel bir gıda krizi yaşanmamıştır (Chen, 2020). Covid-19 krizinde ise gıda üretimi üçlü bir zorluk yaşamıştır.  Gıda üretimi, dağıtımı ve erişiminde sorunlar ortaya çıkmıştır. Covid-19, küresel gıda sisteminin şoklara karşı savunmasızlığını da ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle insanlar genellikle daha esnek, sürdürülebilir ve zorluklara daha dirençli bir gıda sistemi talep etmektedir. Covid-19'un ortaya çıkmasından bu yana gıda tedarikinde herhangi bir sorun belirtisi de görülmemiştir. Bu kriz, küresel gıda stoklarının yüksek olduğu bir dönemde patlak vermiştir (Vos, Martin ve Laborde, 2020). Birkaç kalem dışında gıda fiyatları da yükseliş eğilimi yerine düşüş eğilimi göstermiştir. Covid-19 krizinin patlak vermesinden bu yana küresel pazarda buğday fiyatının yüzde 8, pirinç fiyatının ise yüzde 25 arttığı bildirilmiştir (Agriculture Market Information System, 2020). Yerel pazardaki gıda fiyatları ise, bu sürece farklı bir direnç göstermiştir. Örneğin; Afrika'nın en büyük ekonomisi olan Nijerya'da pirincin fiyatı mart ayında yüzde 30 artmıştır. Tayland'dan ihraç edilen pirincin fiyatının son altı yılın en yüksek seviyesine ulaştığına işaret edilmiştir (Agnieszka, 2020). Bu olumsuz gelişmelere rağmen Dünya Bankası'na göre bazı kalemlerdeki artışa rağmen küresel pazarda gıda fiyatları yükselmek yerine yüzde 4 oranında düşmüştür (The World Bank, 2020a).

    Ülkelerde ihracat yasakları uygulamaya başlayınca uluslararası tedarik zincirleri bozulmuş; sonraki aylarda karşılaşılabilecek zorluklarla ilgili endişeler ortaya çıkmıştır. Örneğin; dünyanın en büyük tahıl ihracatçısı Rusya, Nisan 2020'den Haziran 2020'ye kadar buğday ihracatını 7 milyon tonla sınırlamıştır. Rusya, Kırgızistan ve Ermenistan soya fasulyesi ve soğan gibi bazı sebzelerin ihracatına kota koymuştur. Ukrayna, 1 Temmuz'a kadar karabuğday ihracatını yasaklamıştır. Vietnam, Kamboçya ve Hindistan gibi başlıca pirinç üreticisi ülkeler, geçici ihracat yasakları getirmiştir.  Mısır, haziran ayı sonuna kadar fasulye ihracatını durduracağını açıklamıştır (Reuters, 2020). Öte yandan, dünyanın en büyük tahıl ithalatçısı Mısır ve Irak'ın salgınla ilgili artan endişeler nedeniyle ithalatlarını artırmasına dikkat çekilmiştir (Jadhav, Thukral ve Hunt, 2020). Artan ticaret kısıtlamaları bağlamında, FAO, 26 Mart'ta dünya çapında olası gıda kıtlığı konusunda uyarıda bulunan bir bildiri yayınlamıştır (Harvey, 2020a). FAO ise, sürecin uzun sürmesi halinde küresel açlık riskinin ciddi oranda artacağına dair uyarılarda bulunmuştur (Harvey, 2020b).

    Covid-19 nedeniyle tarımda temel girdilere ve beraberinde insan gücüne, emeğine erişimin engellerle karşılaşması durumu büyük bir risk doğurmuştur. Dünya Bankası, ticaret kısıtlamaları ve uluslararası tedarik zincirindeki kesintiler nedeniyle gübre, böcek ilacı ve iş gücüne erişimin bu yıl olmasa da gelecek yıl kesintiye uğrayabileceği konusunda da ciddi uyarılar yapmıştır (The World Bank, 2020a). Çiftçilerin pazara erişimi kısıtlanmış diğer gıda ürünlerine olan talebi de düşmüştür.  Bu sebeplerle gelecek yıllarda da üretim azalacak ve bu durum gıda güvencesini ve güvenliğini tehlikeye sokacaktır.

    Dünya Bankası'nın öngördüğü tarımsal girdi sorunlarının ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülkelerde hissedileceği tahmin edilmektedir. Covid-19 krizi, gelişmekte olan ülkeleri birçok yönden olumsuz etkilemiştir. Bunlardan en önemlisi, gelişmiş ülkelerin ticari kısıtlamalarıdır. Bu kısıtlamalar, tarımsal ihracat yapan gelişmekte olan ülkelerin gelirlerini düşürse de küresel gıda zincirinin bozulması, tarımsal girdilere yönelik harcamaları da artırmıştır. Tarımsal geliri azaltan değişiklikler, gelişmekte olan ülkelerde yetersiz beslenme ve açlık riskini artırmış ve sosyal huzursuzluğa neden olmuştur. Dünya Bankası, yaşanan gelişmeler ışığında, büyük gıda üreticisi ve ihracatçısı olan gelişmiş G20 ülkelerine, gelişmekte olan ülkelerle birlikte ticaret kanallarını açık ve işler vaziyette tutmaları konusunda çağrıda bulunmuştur (Shalhal, 2020).

    Covid-19 salgınını kontrol etmenin bir yöntemi, hareket özgürlüğünü kısıtlamaktır. Salgını kontrol altına almak için alınan önlemler ise gıda üretimini olumsuz etkilemektedir. Mart ayında Arjantin'deki katı yerel yönetim karantinası nedeniyle tahıl ihracatı, özellikle de soya fasulyesi üretimi yarıya düşmüştür (Bronstein ve Heath, 2020).  Hindistan'daki çiftçiler, seyahat yasakları nedeniyle pazarlara ulaşamadıkları için marul ve çilek gibi çabuk bozulan mahsullerini hayvan yemi olarak kullanmak zorunda kalmışlardır (Jadhav, Thukral ve Hunt, 2020).

    Seyahat yasakları, geçici çiftlik işçilerinin tarlalara ulaşmasını da engellemiştir. Salgınlar, çiftçilerin arazilerini terk etmelerine veya ekim, dikim ve hasat zamanlarını kaçırmalarına neden olmuştur (Jadhav, Thukral ve Hunt, 2020). Bu kısıtlamalar yalnızca birincil üretim faaliyetlerini değil, tüm tarımsal tedarik zincirini de etkileyebilmektedir. Örneğin; Çin'de arıcıların hayvanlara ulaşamaması nedeniyle milyarlarca arının öldüğü belirtilmektedir (Gu ve Singh, 2020). Yetiştiricilerin ve balıkçıların pazarlara ulaşamaması veya sınır geçiş sürelerinin uzaması sebebiyle ürün kayıplarının artması gibi riskler ortaya çıkmıştır (Harvey, 2020a). Bu durum, tarımsal gelirleri azaltarak, yoksulluğu artıracaktır. Milyonlarca aile gelirlerinin yarısını gıdaya harcandığı için Afrika ülkeleri, gıda kesintilerine karşı en savunmasız olan ülkelerdir (Dahir, 2020).

    2020 yılı dünya için hiç de kolay bir yıl olmamıştır. Küresel iklim değişikliğinin neden olduğu olağanüstü hava olaylarının neden olduğu iç çatışmalar, ekonomik sorunlar ve felaketler nedeniyle dünya çapında milyonlarca insan yetersiz beslenmektedir. Geçtiğimiz aylarda 23 ülkede yaşanan çekirge istilaları, gıda güvenliği için büyük bir tehdit oluşturmuştur.  Covid-19 ile mücadelenin çekirge istilasına karşı olan mücadeleyi de engellediğine dikkat çekilmektedir (Dahir, 2020). Ancak son aylarda dünya çapında bir gıda krizi yaşanmamıştır. Yukarıda bahsedildiği gibi Temmuz 2019'da yayınlanan FAO raporuna göre, dünyada 821,6 milyon insan yani her 9 kişiden 1'i yetersiz beslenmektedir. Gıda güvenliği olmayan, gıda arzı konusunda yeterli gıdaya ulaşamayan insanların sayısı iki milyarı bulmaktadır. Beş yaş altı çocukların yüzde 5'i olan 148,9 milyon kadar çocuk, yetersiz beslenme nedeniyle büyüme geriliği yaşamaktadır. Çatışma, göç, büyük makroekonomik şoklar ve gelir eşitsizliği nedeniyle dünya çapında 135 milyon insan şiddetli yetersiz beslenmeden muzdarip durumdadır. Nisan ayında yayınlanan "2020 Küresel Gıda Krizi Raporu"na göre, Covid-19 salgını ve salgını kontrol altına almak için alınan önlemler, çok sayıda insanı açlığa doğru sürüklemektedir (Food, Security Information Network, 2020).

    Covid-19 salgınının ne zaman biteceği tam olarak bilinememektedir. Hemen hemen bütün sektörler krizden zarar görmüştür. Bu dönemde gıda güvenliğini sağlamak için küresel ve ulusal düzeyde politikalar geliştirilmesi gerekmektedir. Küresel gıda sisteminin dayanıklılığını artırmak için çeşitli yöntemler önerilmiştir.


KRİZ DÖNEMLERİNDE OLUŞABİLECEK KIRILGANLIKLAR

 

Güçlü sosyal güvenlik ağları olmayan ülkelerde koronavirüs bir tehdit oluşturmaktadır. Dünya nüfusunun yüzde 20'sinin herhangi bir sosyal güvencesi yoktur. Bu sınıfların sosyal güvencesi ve gıdaya sürekli erişimleri olmalıdır (International Panel of Experts on Sustainable Food System, 2020).   Bu sosyal güvenlik ağları, doğrudan nakit yardımı içerebilmelidir. Unutulmamalıdır ki, beslenme düzeyleri ile ölüm oranı arasında bir bağlantı vardır. Pandemi sonrası yeniden yapılanma döneminde sosyal güvenlik ağları da kritik olacaktır  (Agrinatura, 2020).

Ayrıca, salgın daha çok kentli yoksulları, yaşlıları, uzak bölgelerde yaşayanları, engellileri, hamileleri, yeni doğum yapmış kadınları ve mahkûmları etkilemektedir. Ülkeler, salgın başladığında bu insanların yeterli beslenmesini sağlamak için önlemler almalıdır  (Tiensin, Kalibata ve Cole, 2020).

Daha yeni Daha eski

نموذج الاتصال