Gıdaya saygı kadim bilgiye saygı





Kadim Bilgiye Dönüş

 

Sıfır atık, hayatımızdaki yeni bir konu değildir. Atalarımızın günlük rutininde zaten olan “gıdaya saygı” kavramı ile eşdeğerdir. Her bir gıda parçasının mümkün olduğu kadar az atıkla kullanılması anlamına gelir. Turşu ve reçel gibi yemek israfını azaltan alışkanlıklarla günlük hayatlarının merkezine yerleştirdikleri bir rutindir.  Kente göçün fazlalaşması ile beraber çalışma saatlerinin uzaması, her gün hatta her saat her besine ulaşabiliyor olmamız, hem tüketim miktarımızı hem de bilinçsiz tüketim tercihlerimizi artırmıştır. Kriz zamanlarında gıdanın ne kadar stratejik ve gerekli olduğunu anlamamızı sağlamaıştır. Bu sebeple yaşadıkları gezegene saygılı, israfı en aza indiren ve sürdürülebilir bir üretim modelini benimseyen firmalar, böylelikle hem gastronomi dünyasına hem de tüketici güven algısına katkı sağlamaktadır.

 

Şeflerin bakış açısıyla; 

 

Restoran endüstrisindeki israfın yarattığı hayal kırıklığının bir sonucu olarak ortaya çıkan “sıfır atık restoranları”nın sayısı giderek artmaktadır. Geri dönüşüm yeterince iyi bir sistemle işlemektedir; çünkü geri dönüştürülebilir ürünler üretmek üreticiler için çok büyük maliyetler anlamına gelmektedir. Birçok ürün geri dönüştürüldüğünde kalitesini kaybeder ve tekrar kullanılamaz. Bu noktada sorun, tanınmış şeflerin doğru menü planlamaları ile çözülebilmektedir.

Silo, dünyanın ilk sıfır atık restoranıdır. Kurucusu Douglas McMaster, bu hareketin öncülerinden biridir. Amacı, doğaya ve vücuda saygılı bir restoran konsepti uygulamaktır. Bu aşamada restoranda kullanılan malzemeleri doğrudan üreticiden satın almak, gıda zincirini olabildiğince kısaltmak, paketlemeyi yeniden düzenlemek, kendi tüketeceğimiz ekmeği, tereyağını, yoğurdu geleneksel yöntemlerle pişirmek, burundan kuyruğa olan felsefeyi tabaklara koyabilmektir. Tek kullanımlık tüm malzeme türlerinin aslında başlangıçta kullanılmaması, atıksız ve en önemlisi güvenilir bir restorana giden yoldaki faaliyetlerden biridir. Silo’daki menüyü oluşturan tüm malzemeler, her tabağı oluşturan detayların amaca uygun seçilmesinin başlangıcıdır. Kompost aşaması ise, son adımdır. Müşteri eğer tabakta yemek artıkları bırakırsa veya malzeme menüde kullanılamayacak nitelikte ise kompost yapılır. Kompost, sadece tabak ve tabaklarda değil dekorasyonda, ikinci el mobilya ve malzemelerde ve geri dönüşümde de kullanılmaktadır. Tabakların geri dönüştürülmüş plastik torbalarla; duvar lambalarının kırık şarap şişeleriyle; tavan dekorasyonunun ise kurutulmuş yosunlarla süslenmesi birer örnektir.

Silo da, doğayla mücadele etmeden, doğanın verdiklerinden geri dönüştürülebilir ve mümkün olduğunca en az atığın çıkarıldığı güvenilir menüler hazırlamaya çalışan bir restorandır. Bugüne kadar yaptığı birçok deneme-yanılma ile tüketicide kalıcı bir güven oluşturmaya çalıştıklarını belirten McMaster, sürecin başında, yaptıkları “idealist yaklaşımlar” gibi algılansa da gelinen noktada artık güvenilirlik sağlamak açısından bir mecburiyet olduğunu ortaya koymuştur.

Nolla ise,  2018 yılında Helsinki'de kurulmuş sıfır atık restoranıdır. Fincede “sıfır” anlamına gelen Nolla, üç genç şef Carlos Henriques, Albert Franch Sunyer ve Luka Balac tarafından kurulmuştur. Şefler, köklerini ve geleneklerini tabaklarında Fin malzemeleriyle birleştirmeyi tercih etmektedir. Sadece yemek değil, yıpranmış mutfak önlüklerini de geri dönüştürülmüş malzemelerden, bardak ve şişeleri de eskilerinden seçmektedirler. Ayrıca, müşterilerin kullanımdan sonra ekebilecekleri, biyolojik olarak parçalanabilen haşhaş kağıdından yapılmış hediye kartları da bulunmaktadır. Tek kullanımlık plastik bardak, tabak; streç film, dış muhafaza ambalajları ve çantalar tercih edilmemektedir. Menü, yerel üretilen ürünlere göre değişkenlik göstermektedir. Hammaddeler, yerel üreticilerden alınan organik hammaddelerdir. Yeniden kullanılabilir kaplar bile üreticileri tarafından restoranlara sağlanmaktadır ve satın alma anlaşmaları bu yönde yapılmaktadır. Gecenin sonunda kalan yemek atıkları restoranda kompostlaştırılarak, organik gübre halinde çiftçilere geri gönderilmektedir. Zaman zaman elektriksiz, sadece mum ışığında "karanlık akşam yemekleri" konsepti uygulayan Nolla, gelecekteki menüleri daha iyi planlamak için hangi yiyeceklerin israf edildiğini izlemek üzere özel bir yazılım da kullanmaktadır. Bu konu başlığında dijitalizasyonun kullanım alanı vurgulanmıştır.

Almanya'nın ilk atıksız, etsiz, balıksız ve süt ürünleri içermeyen vegan restoranı Frea, üretim sürecinin tüm aşamalarını tarladan tabağa kadar planlamaktadır. Silo ve Nolla gibi mekanlar ise, dekorasyonda da sürdürülebilirliği benimsemektedir. Sürdürülebilirlik böylelikle sadece mutfakta değil aynı zamanda tüm konseptte de bütünlük sağlamaktadır. Talaşla beslenmiş misel mantarından yapılmış abajurlar ve meşe kirişlerden yapılmış masaların yanı sıra, iç tasarımı oluşturan diğer malzemeler de ikinci el mobilyalardan seçilmiştir.

San Francisco'daki 3 yıldızlı “Atelier Crenn” adlı restoranın kurucusu Dominique Crenn'in son projesi, yine sıfır atık restoranı üzerinedir. 2019 yılında Oslo'da Parabere Forum'da yaptığı konuşmada, yapılan tüm aksiyonların dünya ve insanlık üzerindeki etkisinin gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Sıfır atık pişirme teknolojisi kapsamında hedeflenen ise, mümkün olduğunca hep parçanın menüye dahil edilmesinin amaçlandığı konsepttir. Hayvanın her parçasının sadece tabakta değil, pişirme teknikleri ile uzun vadeli saklanacak tatalar olarak değerlendirilmesi mantığına dayanmaktadır. Kemik ve kıkırdaktan yapılan soslar, bitki aromalı kemik suları ve jeller buna örnektir.  Bu fikri geliştiren, Fergus Henderson’dır.  Henderson, 1999 yılında "Full Cooking: British Cooking" adlı kitabı ile şeflere daha rafine et işleme teknikleri ve çeşitli sakatat tarifleri sunarak “sıfır atık” elde etme konusunda öncü olmuştur.

Sıfır atık mantığı ile gündeme gelen güvenilir mutfak anlayışında ünlü restoranlarda parlayan yıldız ise “Burundan Kuyruğa Yemek” konseptidir. Sürdürülebilir mutfağın temel ilkelerinden biri olan “Burundan Kuyruğa Yemek” konseptinde, kökten yapraklara kadar her parçanın hem bitkilerde hem de hayvanlarda kullanılması amaçlanmıştır. Geleneksel yöntemlerin kullanılması da ayrıca kullanılan malzemenin ömrünü uzatmaktadır. Fermantasyon, dekapaj, konserve, kurutma ve baharat olarak kullanmak bu tekniklerden sadece birkaçıdır.


Daha yeni Daha eski

نموذج الاتصال