Ne yediğimizi biliyor muyuz?
“Yiyecek, ama zararsız” bugün için acaba mümkün mü? Yoksa sadece “Yerine getirilemeyecek bir
fantezi mi?”. Bunun en doğru
ve samimi cevabının “Yediğimiz,
içtiğimiz hemen, hemen hiçbir şey zararlı maddelerden tamamıyla arındırılmış
değildir.” şeklinde olduğu acı bir gerçektir.
Hangi tehlikeler?
Çünkü hızla ilerleyen endüstrileşme, tarım
koruma ilaçları, ağır metal kalıntıları gibi çevre zehirleri, çok yaygın bir
şekilde kullanılan kimyasal gıda katkı maddeleri ve nihayetinde tüm dünyada
topyekûn tartıştığımız genetiği değiştirilmiş gıdalar (GDO ’lar) yediğimiz
içtiğimiz her şeyi kuşatmış ve içlerine girmiş bulunmaktadırlar. Lütfen hemen
ümitsizliğe kapılmayalım. Zira vücudumuz bahsettiğimiz bu zararlı maddelerin
çoğunu az miktarda olduğunda parçalama ve dışarı atma yeteneğine sahiptir ve de
her şeye, rağmen her zaman için parolamız şu olmalıdır: “Gıda, ama mümkün olduğunca az zararlı”.
Çevre kirliliğinin etkileri
Ancak şunu bilmeliyiz ki, doğal gıdayı temin
etmek bugün çok daha zorlaştı. Gelişmiş ülkeler halkını organik tarımcılıkla,
doğal gıdalarla beslemeye gayret ediyorlar. Ama maalesef organik tarımcılık ve
yayılabileceği alanlar henüz çok yetersiz. Gittikçe artan dünya nüfusu doğal
gıdaya ulaşmayı daha da zorlaştırıyor.
“Yeşil Devrim” ile kimyasal madde kullanılarak artırılan gıda üretimi daha
fazla insanın doymasına imkân verirken geride tarım ilaçları, böcek ilaçları,
antibiyotikler ve suni gübre ile kirlenmiş ıslah edilmeye, bakıma, ilgiye
muhtaç bir çevre kaldı. Artık yeni kirliliklere tahammülü yok dünya toprağının.
Doğru bilgilendirme ve tüketici bilinci
Bugün ülkemizde gıda kaynaklı tehlikelere karşı oluşturulan hassasiyet ve
sorumluluk bilinci geçmişe göre gerçekten çok daha memnuniyet verici. Fazla
geriye gitmeye gerek yok, daha 10 yıllık bir zaman dilimi öncesinde halkı bu
konuda aydınlatmaya yönelik toplumsal
faaliyetler ve medya yayınları parmakla sayılacak kadar azdı. Bugün ise
durum artık daha farklı. Küreselleşip küçülen dünyada gelişmiş dünya ülkeleri
gibi gelişmekte olan ülkeler de sağlıklı gıda, sağlıklı beslenme, gıda güvenliği, gıda hijyeni ve tüketici sağlığı gibi konulara daha
fazla önem vermek zorunda kalmaktadırlar. Çünkü gıda üretimi ve satışı, nüfusu
gittikçe artan dünyamızda ekonomik yönden çok daha önemli bir hale gelmiştir.
Yani gıda ürünleri satmak istiyorsanız sağlıklı
ve kaliteli ürünler sunmak
rekabetin en önemli kuralı olmuştur bugün. Tabii ki artan tüketici bilinci
ve yükselen eğitim seviyesi de bu konuda önemli etkenler olarak
sayılabilir.
Kısaca söylemek gerekirse; kim, gıdasını kontrollü ve bilinçli seçer, sebzesinden,
meyvesine; etinden, içeceğine kadar her şeyi akıllıca, bilerek tüketir ve bunu
da hayatının olağan akışı içerisinde kendisi için bir yaşayış biçimi haline
getirirse sağlıklı beslenmede en önemli ilk adımı atmış olur.
Son sözü olarak da diyebiliriz ki; her yıl 450-500 bin insanın gıda
zehirlenmeleri ile ne yazık ki ölüp gittiği bugünün dünyasında “Gıda, ama nasıl gıda?” sorusunun en
doğru cevaplarını arayıp bulmak “Ne yediğini bilmek isteyen tüm bilinçli
tüketicilerin” kesintisiz en önemli görevi olmalıdır.
Prof. Dr. Özer Ergün
İstanbul Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi