KÜRESEL SALGIN SONRASI KIRMIZI ET SEKTÖRÜNDE OLUŞAN ARZ-TALEP DENGESİ VE DEĞİŞEN TÜKETİM ALIŞKANLIKLARI


    OECD ve FAO tarafından hazırlanan “Tarım görünüm 2020” raporuna göre, dünya genelinde yılda 85 milyon ton kırmızı et tüketilmektedir. Bu miktarın AB ülkelerinde daha fazla olmakla birlikte %55 i domuz üretiminden karşılanmaktadır.

Dünya nüfusunun son elli yılda iki katından fazla artmasına rağmen, toplam kırmızı ve beyaz et tüketiminde beş kat artış yaşanmıştır. Bunun sebebi ülkelerin ekonomik yönden gelişmesine bağlı olarak toplumda yaşayan insanların alım güçlerinin yükselmesidir. 


    Bu değişimin en bariz örneği 1960’lı yıllarda ortalama bir Çinlinin tükettiği toplam et miktarı, yılda sadece 8 kg iken, son on yılda bu miktarın 60 kg a kadar yükselmesidir. Ayrıca Brezilya, Hindistan gibi diğer ülkelerde de benzer bir süreç yaşanmıştır.



      Küresel salgın dönemine kadar devam eden bu tüketim yapısı, salgın dönemi ve salgın sonrasından farklı bir yapıya dönüşmüştür. Özellikle salgın döneminde kaliteli beslenmenin ve sağlam bağışıklık sisteminin öneminin artmasıyla kırmızı et tüketimi ön plana çıkmıştır. Bu talebin devamı durumunda önümüzdeki yıllarda dünya genelinde sektörde arz sıkıntısı olacağı tahmin edilmektedir.




      Kırmızı et üretimi, küçükbaş öncelikli olmak üzere yoğun emek, meşakkat ve kırsalda yaşam gerektiren meslek çeşididir. Bu haliyle gelişen toplumlarda insanların, özellikle genç nüfusun tercih etmediği bir çalışma modelidir. Buna karşın gelişen toplumların öncelikli gıda tüketimleri arasında kırmızı et yer almaktadır. Bu dengeyi sağlamak adına tarımsal açıdan gelişmiş ülkeler özellikle büyükbaş yetiştiriciliğinde endüstriyel üretime başlamıştır. Bu tür çalışmayla kendi ihtiyacını karşılayan ülkeler ihtiyaç fazlasını ihraç ederek ekonomilerine katkı sağlamaktadırlar. 



      Ülkemizde yıllık kişi başı kırmızı et tüketimi, 2010 yılına kadar 7-8 kg civarında seyrederken ilerleyen yıllarda bu miktar 11-12 kg a kadar çıkmıştır. Bu yükseliş hem endüstriyel gelişiminin hem de şehir nüfusunun artmasıyla oluşmuştur. Böylece artan ihtiyacın yerli üretim ile karşılanamadığı yıllar başlamış oldu. İlk olarak 2010 yılında başlayan canlı ve karkas kırmızı et ithalatı günümüze kadar değişen miktarlarda devam etmiştir. 



    Bugüne kadar  pek çok sorun ile karşılaştığımız ithal madde temini konusunda önümüzdeki yıllarda da yine birtakım zorluklarla karşılaşacağımız anlaşılmaktadır. Dünya genelinde en fazla üretimi gerçekleştiren Güney Amerika ülkeleri küresel yapıda, özellikle uzak doğu başta olmak üzere körfez ülkelerinin kırmızı et temininde müracaat ettiği ilk ülkelerdir.

       Her ne kadar Türkiye' nin AB ile ortak tarım politikası gereği bu tür ihtiyaçlarını üye ülkelerden temin edebilme durumu söz konusu olsa dahi, yüz milyon nüfusun kırmızı et ihtiyacını karşılamak yönünde muhatap ülkelerin yetersiz oldukları düşünülmektedir. 

Bu olguyu 2010-2011 yıllarında ihtiyacımızın %30 oranında karşılanması amacıyla başvuruda bulunduğumuz   birçok AB üyesi  ülke tarafından talebimizin reddedildiği zaman diliminde yaşadık. Nitekim, Fransa, Almanya, İspanya gibi Batı Avrupa ülkelerinden alamadığımız eti, kısmi olarak Polonya ve Macaristan gibi doğu Avrupa ülkelerinden almak zorunda kaldık. Eğer bu talebimiz, aynı ülkelerden daha uzun yıllar devam etmiş olsaydı, bu bölgeden de  yüksek ihtimalle red cevabı alacaktık.



      Hülasa, küresel anlamda kırmızı et üretim, yılda %1,5 civarında büyüme göstermiş olsa dahi, Körfez, Orta Doğu ve Asya ülkelerinin yüksek nüfuslarıyla artan ihtiyaçlarını karşılamada yeterli  olamayacaktır. Avrupa’nın yaşlı nüfusuyla et tüketimini bölgesel olarak  azaltması, artan küresel et talebini telafi edecek durumda değildir. 

        Bütün bu olguların sonrasında sosyal alanda birçok mali külfetlere katlanıp, daha sonra enflasyon endişesiyle üreticilerin ürünlerine fiyat baskısı yaparak yerli üretimi asla ihmal edemeyiz.




        Gıda ürünlerinin tamamı ve özellikle kırmızı et, ülkeler için stratejik bir önem taşımaktadır. Hiçbir gerekçe ile et ve süt üretimi yavaşlatılamaz ve durdurulamaz. Kamu, bu konuda üreticinin yanında olmalı ve dengeyi sağlamak için müdahale alımı yapmalı ya da hayvancılığı  gereği kadar sübvanse etmelidir.    




Dr. Ahmet YÜCESAN

Türkiye Kırmızı Et Üreticileri ve Sanayicileri Birliği Derneği




Daha yeni Daha eski

نموذج الاتصال