İklim değişikliğinin etkileri sadece çevreyi değil, aynı zamanda küresel ekonomiyi ve işletmelerin kar marjlarını da ciddi bir şekilde tehdit ediyor. Swiss Re'nin raporuna göre, iklim değişikliği, küresel ekonomi için en büyük uzun vadeli tehdidi oluşturuyor. Eğer 2050'ye kadar net sıfır iklim hedefleri gerçekleştirilmezse, dünya 23 trilyon dolarlık küresel ekonomik üretimi kaybetme riskiyle karşı karşıya.
Ciddi Hava Olaylarının Ekonomik Etkisi
Küresel sıcaklıklar arttıkça, aşırı hava olayları daha sık gerçekleşiyor, daha fazla tahribata neden oluyor ve daha yüksek maliyetlere yol açıyor. İngiliz yardım kuruluşu Christian Aid'in bir çalışmasına göre, 2021'deki en yıkıcı 10 hava olayı toplamda 170 milyar dolarlık hasara neden oldu.
Sri Lanka, Hindistan, Pakistan ve Bangladeş gibi Güney Asya ülkeleri, sel, su kıtlığı, orman yangınları ve fırtınalara daha fazla maruz kalıyor. S&P Global'in bir raporuna göre, Güney Asya, aşırı hava olayları nedeniyle GSYİH'sının %10 ila %18'ini kaybedebilir—bu, Avrupa'nın 10 katı.
Swiss Re'nin reasürans şirketi, iklim değişikliğinden kaynaklanan ekonomik kayıpların zaman içinde artacağını tahmin ediyor. Özellikle, iki ekonomik değişim aşamasını tanımlıyor. İlk aşamada, GSYİH büyümeye devam eder, gelişmekte olan ekonomiler daha da büyür. Ancak sıcaklıklar arttıkça, ekonomik etkiler daha belirgin hale gelecek, özellikle iklim değişikliğinin fiziksel risklerine daha fazla maruz kalan bölgelerde. Swiss Re, ikinci ekonomik değişim aşamasının—GSYİH yavaşlamasının—2050 civarında başlayacağını ve yüzyılın ikinci yarısına doğru artacağını değerlendiriyor.
Ciddi Hava Olaylarının İşletmeler Üzerindeki Etkisi
Dartmouth College'ın Tuck İşletme Okulu'ndan Jordan Schoenfeld ve Michigan Üniversitesi'nden Venky Nagar'ın araştırmasına göre, bazı ABD işletmeleri zaten ciddi hava olaylarının ekonomik etkilerini yaşıyor. Schoenfeld ve Nagar, 1994 ile 2018 arasında yayımlanan 100.000'den fazla kurumsal yıllık raporu derledi ve analiz etti. Ardından, şirketlerin raporlarda "hava durumu" kelimesini belirlemek için bir metin algoritması uyguladı. Araştırmacılar daha sonra şirketlerin yılda kaç kez hava durumundan bahsettiklerine göre bir hava maruziyeti ölçüsü oluşturdu ve bu ölçümü karlılık ve hisse senedi getirisi gibi diğer metriklerle karşılaştırdı.
Araştırmacılar, hava durumuna daha fazla maruz kalan şirketlerin daha az karlı, sermaye yatırımına daha fazla harcama yapan ve 20 yıllık getiriye göre daha riskli olarak kabul edilen şirketler olduğunu buldu. Ayrıca, şirketlerin hava durumundan daha fazla bahsettiğini zamanla tespit ettiler. 1994'te şirketlerin sadece %25'i yıllık raporlarında hava durumundan bahsederken, bu oran 2018'de %65'e çıktı.
Çalışma, olumsuz hava durumunun işletmelerin operasyonlarını nasıl etkilediğine dair belirli örnekleri de içeriyor. Örneğin, Midway Airlines, 2000 yılında ciddi hava olayları nedeniyle beş iş günü kaybetti. Enerji altyapı şirketi Kinder Morgan, hava durumu gecikmelerini 2008'deki büyük projelerdeki sermaye harcamalarının bir nedeni olarak belirtti.
Araştırmacılar, coğrafi olarak çeşitli bölgelerde faaliyet gösteren büyük işletmelerin daha yüksek hava maruziyetine sahip olduğunu belirtiyor. Konum da bir rol oynar. Örneğin, ABD'nin güneydoğusunda ve ortasında merkezi olan şirketler daha yüksek hava maruziyetine sahiptir. ABD'nin güneydoğusunda haziran ayından kasım ayına kadar kasırga mevsimi yaşanır. Teksas, Oklahoma, Kansas ve Nebraska gibi eyaletler, ABD'nin orta bölgesinde yer alan "tornado koridoru" olarak adlandırılır.
Ayrıca, bazı işletmeler hava durumundan diğerlerinden daha fazla etkilenir. Araştırmacılar, enerji, enerji ve gıda şirketlerinin sağlık ve finansal hizmetler şirketlerinden daha yüksek hava maruziyetine sahip olduğunu belirtiyorlar.
İşletmelerin İklim Değişikliğiyle Nasıl Mücadele Edebileceği
İklim değişikliğinin ekonomik etkisi büyük olsa da, hala dönüm noktasını bulma ve en kötü etkilerini önleme fırsatımız var. İklim değişikliği ile mücadelede yatırım yapmanın ekonomik faydalarını göstermek için Deloitte'in bir raporu, 2070'e kadar dünya ekonomisinin 43 trilyon dolar büyüyebileceğini ortaya koyuyor.
Küresel ısınmayı 1.5 derece Celsius (2.7 derece Fahrenheit) sınırlamak ve IPCC'nin önerdiği gibi 2050'de net sıfıra ulaşmak için, sera gazı emisyonları yaklaşık %43 oranında azaltılmalıdır. Şirketler, iklim hedeflerine ulaşmak için sera gazı emisyonlarıyla ilgili veri ve içgörülere sahip olmalı, karbon ayak izlerini ölçmek için gereken verilere ulaşmalıdır. Şirketlerin ihtiyaç duydukları veriye sahip olmalarının ardından, karbon noktalarını belirleyebilir ve bir karbon azaltma planı geliştirebilirler.
İklim değişikliğinin zorluklarına güçlü çevresel, sosyal ve kurumsal (ESG) stratejilerle uyum sağlamak, şirketleri uzun vadede daha dirençli ve kârlı hale getirme potansiyeline sahiptir. Bu zorluklarla başa çıkmak, bir Herkül görevi gibi görünebilir, ancak doğru stratejiler ve çözümlerle fırtınanın içinden geçebilir ve diğer tarafta daha güçlü çıkabiliriz.