Ortadoğu ve Kuzey Afrika'nın gıda krizi tehlikesiyle boğuştuğu bu günlerde, tarım arazilerindeki kıtlık, su sıkıntısı ve düşük ücretler bölge ülkelerinin bitkisel üretimini ve gıda tüketimini alt üst ediyor. Bu zorluklar, önümüzdeki on yıl içinde bölge ekonomilerinde ve sosyal yapısında köklü değişimlere neden olabilir.
Gelecekteki gıda üretimi ve fiyatları hakkında endişelenen Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da yaşayanlar, doğal kaynakların kırılganlığı, ekilebilir arazi kıtlığı ve artan su sıkıntısı ile karşı karşıya. Üç yıl önce, bölgedeki 22 Arap ülkesinden 19'u, sakinlerine yeterli su temin etmekte zorlanarak, yenilenebilir su kıtlığı eşiğinin altına düştü. Bu durum, gelecekteki su sorunlarının daha derinleşebileceği uyarısını yapıyor.
Ortadoğu'nun kurak doğası ve sınırlı su kaynakları, bölgeyi iklim değişikliğine karşı savunmasız hale getiriyor. Ayrıca, pandeminin etkisiyle sağlık sektöründeki zayıf altyapı, bölge ülkelerini daha da olumsuz etkiliyor.
Son dönemde yaşanan Rusya-Ukrayna savaşı, bölgedeki ülkelerin saf tahıl ve enerji ithalatçısı olmaları sebebiyle küresel emtia fiyatlarındaki dalgalanmalardan etkilenmelerine neden oldu. Gelecekte, bölgenin nüfusundaki güçlü artış göz önüne alındığında, gıda ürünleri ithalatına olan bağımlılığının artması kaçınılmaz.
OECD ve FAO'nun "Tarımsal Beklentiler 2023-2032" raporuna göre, bölge dünya genelinde en büyük gıda ithalatçıları arasında yer alacak. Ancak bu ithalat, kişi başına düşen miktar açısından özellikle belirgin olacak.
Bölge, lojistik sorunlar, yüksek nakliye maliyetleri ve son savaş nedeniyle ticarette zorluklar yaşadı. Özellikle buğday tedariki konusundaki sıkıntılar, bölge ülkelerini ithalat konusunda daha da hassas hale getirdi.
Yaşam maliyetindeki artış ve enflasyon, bölgede gıda ürünlerinin fiyatlarını daha da yükseltiyor. Bu durum, halkın temel gıdalara erişimini zorlaştırabilir ve toplum üzerinde önemli bir ekonomik etkiye neden olabilir.
Buna ek olarak, iklim değişikliği ve jeopolitik çatışmalar, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörlerinin önümüzdeki yıllarda daralmasına neden olabilir. Su ürünleri sektöründeki yavaşlama, balık stoklarının baskı altında olduğunu gösteriyor.
Önümüzdeki on yıl içinde tarım arazilerinin kullanımında sınırlı genişleme bekleniyor. Bu durum, bölgedeki gıda üretim kapasitesini sınırlayabilir ve ithalata olan bağımlılığı artırabilir.
Bölgedeki çoğu ülkede, koşullar büyük ölçekli mahsul üretimine uygun değil. Tahıl alanlarının azalması bekleniyor, özellikle de Mısır ve buğdayın toplam tahıl üretimindeki büyük payını temsil etmesi bekleniyor.
Sonuç olarak, bölgenin gıda güvenliği konusunda önündeki zorluklar büyük. İklim değişikliği, su kıtlığı, ekonomik zorluklar ve siyasi belirsizlik, bölgedeki gıda krizi riskini artırıyor. Bu sorunlarla başa çıkabilmek için sürdürülebilir tarım politikaları ve uluslararası işbirliği önemli hale geliyor.